|
 |
|
Sözler bazen bir hazine bazen dermansız bir dert tipi |
|
|
|
|
|
 |
|
ŞEYH ŞAMİL'İN KÖYÜNDE |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu yazı Türkiye Gazetesinin 17 Ağustos 1999 salı tarihli gazetesinin dizi yazı bölümünden alıntıdır.
40 Gün 40 Gece Kafkaslar Nihat Kaşıkçı - Hasan Yılmaz
ŞEYH ŞAMİL'İN KÖYÜNDE
Ruslar'ın kafkasları işgaline karşı verdiği mücadeleyle destanlaşan Şeyh Şamil'in ülkesi Dağıstan, Kafkaslar'ın kapısı gibi. Eski yıllarda da ticaret yolu olarak kullanılan Hazar Denizi kıyısı boyunca uzanan bu ülke, tam bir etnik mozayiğe sahip.
Yarıkkazmalar Gümrüğü'nden girdikten sonra saat 10 civarında ulaştığımız Derbent, Dağıstan'da konakladığımız ilk şehir oldu. Dar ya da Demirkapı manasına da gelen Derbent sırtını kafkaslara dayamış,yamaçlardan Hazar'ı seyreden çok eski bir şehirdi.
Sınıra 60 km mesafedeki bu şehirde çoğunluk Avarlar'dan oluşurken, bunu kumuk Türkleri,Ruslar Azeri Türkleri, Laklar, Lezgiler, Talbasanlar, Araplar ve Yahudiler takip ediyordu.Gorbaçov'un yumuşama ve dünyaya açılma politikalarından sonra şehirdeki Ruslar'ın çoğu göç etmiş. 28 bin Yahudi'den 26 bini 1992 de İsraile götürülmüş.Bir kısım Ermeni de Ermenistan'a gitmiş. O yüzden 1865 te yapılan Ermeni kilisesi de şimdi müzeye dönüştürülmüş.
Derbent'te Türkler tarafından açılan iki okul var.Türk Koleji ve Uluslararası Doğu Üniversitesi.Derbent Hamaniter Enstitüsü adıyla 1993 te kurulan yüksek okul,Moskovanın verdiği izinle 1998 de uluslararası Doğu üniversitesi adıyla tescil edilmiş. Üniversitenin rektörü ise 29 yıl Türkiyede görev yaptıktan sonra emekliye ayrılan Prof Dr Ömer Okumuş yabancı dil laboratuarları ve bilgisayar odalarıyla göz kamaştırıcı bir ortamı olan üniversitenin dört fakültesi bulunduğunu anlatan okumuş burada görev yapmaktan aldığım tadı hiçbir zaman almadım dedi derbente bir de kırklar adı verilen mezarlar vardı 734 yılında Dağıstan ı fethetmeye gelen ve sahabe oldukları rivayet edilen müslüman arapların mezarlarıydı bunlar çok ziyaretçisi olan bu mezarlara öyle hürmet edliliyordu ki başlarında 24 saat kuran okunuyordu derbentteki mezarlardan dikkat çekici bir yanı ise mezar taşları idii boyları iki metreyi bulan aynı tarz taştan yapılma mezarlardı bunlar.İstisnasız hepsinde hilal sembolü kullanılıyor ve Kuranı kerimden ayetler bulunuyordu 35 mahalle lisanın konuşulduğu 3 milyon nüfüslu dağıstan ın en eski şehri olan Derbent'te surları Abbasi Halifesi Harun Reşid tarafından onarıldığı söylenen kaleyi de dolaştıktan sonra, çoğunluğu Türkiye'den getirilen malların satıldığı pazara da uğradık.Fiyatlar Türkiye yi aratmayacak düzeydeydi iyi de ortalama gelirin 10 dolar seviyesinde olduğu bir ülkede bu mallar nasıl satılıyordu Sağımıza hazar denizini solumuza da kafkas dağlarını alarak derbente 120 km mesafedeki başkent Mohaçkale ye geldiğimizde rusya federasyonu sınırlarında olduğumuza iyice kanaat getirdik tiflis erivan ve baküde adım başı bulduğumuz döviz büfeleri burada yok gibiydi üzerimizde ruble olmadığı için alışveriş yapamıyorduk. neredeyse 1 saat boyunca dolar bozduracak yer aradık sonunda karaborsada bozdurabildik.
Şehre estetik kazandıran bir yer vardı onu da Türk işadamaları yaptırmışlardı rusya federasyonu iel ticaret yapan abidin topbaş mustafa topbaş ve halit çizmeci adındaki türk işadamları tarafından yaptırılan ve dört yıl önce ibadete açılan mohaçkale camii gerçekten muhteşemdi.
Şeyh Şamil in köyü Gimri ye ulaşmak için önce mohaçkale ye 35 km uzaklıktaki bir zamanlar dağıstana başkentlik yapmış Buynaks şehrine gitmemiz gerekiyordu.Resul adında bir Avar Türkünün rehberliğinde Kokertbaş Dağını aşarak Buynaks a ulaştık şehirde bir üniversite vardı o da rusya federasyonu sınırlarında islami eğitim veren tek okul olduğu söylenen işlami ilimler üniversitesi idi yaz dönemi olduğu için öğrenciler tatildeydi 1993 yılında açılan bu okulun kurucuları arasında aziz mahmut hüdai vakfının yöneticileri de varmış
Gimri köyü Buynaks a 30 mohaçkale ye 65 km mesafede dört yıl önce açılan 4 bin 400 metre uzunluğundaki dağ tünelinden geçerek girdiğimiz kafkas dağlarının içindeki bu köy derin bir vadiye kurulmuştu tünelden sonra dağıstan ın çehresi de değişti önümüze baktığımızda müthiş bir derinlik arkamıza baktığımızda dehşetli dağlar görünüyordu. Avullar ya da Yurtlar denilen dağ köylerinin yer aldığı bu bölgede bilinen resmi dağıstan bayrağının yerini yeşil zeminli ay yıldızdan oluşan bayrak almıştı islam bayrağı diyorlardı gimri ye 3 km kala yolun sol tarafında imam gazi muhammed in 400 mcahidiyle birlikte 1832 de şehit edildiği mevkide küçük bir cami ile birlikte kale görünümünde sembolik bir makam yapılmıştı köye varana kadar da yolun sağında ve solunda asılı küçük levhalara kuran daki kısa surelerin ilk ayetleri yazılmıştı vadinin sağ yamacına taraçlanmış zenin üzerine kurulu 800 hanelik gimri köyünde 2 bin kişi yaşıyordu köylülerin hepsi de şamil in torunları olduklarının farkındaydı sade hayatlarına karşılık başları dikti belki de şamil in meşalesi yeniden bu köyden tutuşturulacaktı
Köyde İmam Gazi Muhammed ve Şeyh Şamil in doğdukları evler halen duruyordu Şeyh Şamil hac sırasında vefat ettiği için kabri medine deydi ama imam gazi muhammed ve 400 mücahidinin kabir gimri deydi Buynaks tan gimriye giderken Abdülkerim adında genç bir Avar bize rehberlik etmişti ona imal şamil dom dediğimizde ne istediğimizi hemen anladı hem şamil in hemde gazi muhammed in evine bizi götürdü
Abdülkerim bizi türkçe anlaşabileceğimiz şerafettin adındaki yaşı bir avarla tanıştırdıktan sonra yanımızdan ayrıldı şerafettin bey ihtiyarlığına rağmen türk gazeteciler olduğumuz için bize bütün bir köyü gezdirdi.
Dağıstan daki son çalışma alanımız türklerin çogunlukta olduğu Hasavyurt şehriydi 85 bin nüfuslu Hasavyurt çeçenistan sınırına 10 km mesafedeydi dağıstan mozayiğinin bütün özelliklerini gösteren bu şehirde dikati çeken iki yapıdan bir cami diğeri kiliseydi pek çok kadının geleneksel biçimde başını yazma ile örtüp ensesinden bağladığı Hasavyurt tan sonra gideceğimiz yer çeçenistan idi şamil basayev in adamlarıyla birlikte dağıstan da bazı köylere girişiyle yeniden başlayan çatışmaları Hasavyurt taki güvenlik önlemleri de haber verir gibiydi.
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
Dost Siteler |
|
|
|
|
|
 |
|
ORTATEPE KÖYÜ TARİHİ |
|
|
|
|
|
|
600 yıllık Osmanlı imparatorluğunun ileri uç kalesi olan Kafkasya’nın Dağıstan bölgesinde yaşayan atalarımız İmparatorluğun zaafiyete uğramasıyla 19.yüzyılda amansız bir Rus istilasına maruz kalmışlardır.Her türlü imkansızlığa rağmen,sayı ve silah bakımından kuvvetli olan Rus ordularına karşı din,namus,vatan ve haysiyetleri uğruna cihat ilan eden Şeyh Şamil önderliğinde 36 yıl gibi uzun bir süre kahramanca savaşan atalarımız,Osmanlı İmparatorluğundan beklenilen yardım kendilerine zamanında ulaşmaması nedeniyle gelişen olumsuz şartlar nedeniyle istemeyerek mücadeleyi bırakmak zorunda kalmışlardır. Ancak Rus esaretinde yaşamaktansa kutsal topraklar addettikleri Osmanlı İmparatorluğuna göç etmeyi tercih eden atalarımız 1859 yılından itibaren akın,akın göç etmeye başlamış ve yazın Kahramanmaraş ili Göksun ilçesinin 5 Km kuzeyinde yer alan Deve Mağarasında konaklamışlar , kışın ise Andırın üzerinden Adana Çukurova Ovası göç etmişler ve şekilde 5 yıl göçebe hayatı yaşamışlarıdır.
Kafkasya’da yüksek dağların eteğinde bulunan yaylalarda yaşamaya alışmış olan bu insanlar ; aşırı sıcak ve sivrisineği ile ün salmış Çukurovasında yaşamaktansa anavatanlarındaki yaşam tarzlarına uygun olan Göksun ovalarında yaşayıp yerleşmeyi tercih etmişlerdir .O zamanlardaki isimleriyle Tetir, Kırcainek ve Hevlekli dağlarının ortasında yer alan tepenin eteklerinden arazi satın almışlar ve1862 yılında yerleşik hayata geçmek amacıyla ilk evin temelinin atmışlardır.Yerleşim yeri olarak seçilen tepenin yukarıda bahsedilen dağların arasında yer almasından dolayı Ortatepe denilmesi nedeniyle aynı isim köyede verilmiştir.Kuralan köyün ismi o tarihten itibaren Ortatepe olmuştur.Müslüman müslümanın kardeşidir pirensibiyle atalarımıza kucak açan Anadolu insanlarının yardım ve destekleriyle bu toprakları yurt edinmişlerdir.Ortatepe köyü işte bu yiğit insanların kurduğu ve halen torunlarının yerleşik halde yaşadığı şirin bir köydür. |
|
|
|
|
|
 |
|
ORTATEPE KÖYÜ ANA DİLİ |
|
|
|
|
|
|
Ortatepe Köylülerinin ana dili şu anda Dağıstan’da konuşulmakta olan Avar Dili’dir.Anadillerinde kendilerini Maarulav (Dağlı) olarak adlandıran Ortatepeliler Kafkasyanın yerli halklarından olan Avarlardandır.Köyde sürekli ikamet edenlerin tamamı Avar kökenlidir. Değişik amaçla köye gelenlerin geçici meskenlerde yaşadıkları ve işlerinin bitiminde köyden ayrıldıkları görülür.Köyde hala anadil olan Avarca konuşulmakta olup, yeni nesilde azalan oranda anadillerini kullanma eğilimi görülmektedir.Bu şekilde devam etmesi halinde yakın tarihte Avarca’nın unutulması kaçınılmaz görülmektedir. İLK KÖYÜ KURANLAR Köyü ilk kuranlar 16 kişi idiler.bunların bilinen önde gelenleri ise1859 yılında başlayan göçle birlikte Göksun ovasına gelen Abdulkerim, Davut, Ali, Hacımehmet, Ramazan, İsmail, Mehmet ve Şamsu aileleridir.Bir kaç ailede 93 harbinden sonra gelmişlerdir. |
|
|
|
|
|
 |
|
ORTATEPE KÖYÜ EKONOMİK DURUMU |
|
|
|
|
|
|
1980 yılına kadar tarım ve hayvancılıkta önemli bir yere sahip olan Ortatepe Köyü ,son zamanlarda gençlerin eğitim ve kendi işlerini kurmak amacıyla köyden ayrılmaları ve bir daha geri dönmemeleri nedeniyle köyde tarım hayvancılık eski cazibesini kaybetmiştir.Ancak köyde yerleşik olarak hayatlarını sürdürenler küçük çaplı olsa da tarla bitkileri ve hayvancılık üzerine çalışmalarını sürdürmektedirler.Köyün ekonomik olarak gelişmesi için alışılagelmiş tarla bitkileri ekimi yerine meyvacılık ve sebzeciliğe yönelmesi ve klasik hayvancılık yerine modern besi ve mandracılığa meyil etmesi arzu edilmekte bu alanda çalışmalar sürdürülmektedir.Bunun yanı sıra tarım ve hayvancılığa dayalı sanayi yatırımlarının yapılması için araştırma ve fizibilite çalışamları yapılmaktadır. |
|
|
|
|
|
 |
|
ORTATEPE KÖYÜNDE ALT YAPI |
|
|
|
|
|
|
Köyde 1980 yılından itibaren elektrik verilmiş bulunmaktadır. Her iki mahalleye 1965 ve 1970 yıllarında ikişer çeşme yapılmış daha sonra bu çeşmelere gelen suyun yetersiz ve sağlıksız olması nedeniyle 1990 yılında tekrar yeni bir su şebekesi yapılmış olup, her evde son derece sağlıklı ve kaliteli içme suyu bulunmaktadır. 1998 yılında ise her eve sabit telefon hizmeti ve 2006 yılından itibaren hızlı internet hizmeti verilmiştir. Ayrıca köyümüzde 1999 yılından itibaren Telsim, 2000 yılından itibaren Avea ve kısmen olsa da 2001 yılından itibaren Turkcell kapsama alanına girmiş bulunmaktadır.Köyü ilçeye bağlayan yol ise 2002 yılında asfaltlanmış bulunmaktadır.
Gerek ilçeye yakın olması ,gerekse uygun coğrafik ve iklim şarlarının yanı sıra bütün kamu hizmetlerinin eksiksiz olarak verilmiş olması nedeniyle Ortatepe Köyü yaşanmaya değer bir safiye yeri olup ,gün geçtikçe emeklilerimizin ilgi odağı haline gelmektedir.Her yıl düzenlenen Geleneksel Bahar Bayramı, köyün birlik beraberliği ile gelişimine katkı sağladığı görülmektedir.
|
|
|
|
|