İMAM ŞAMİL’İN ATALARI
Denga, henüz çocukken, babası onu abisinin kızı ile beşik kertmesi yapmış. Bu iki çocuk ta büyüyüp buluğ çağına geldiğinde babası oğluna, abisi ile yapmış oldukları sözleşmeyi yani beşik kertmesini açıklar ve fazla uzatmadan bir an evvel amcakızı ile evlenerek verilen sözün yerine getirilmesini ister. Denga amcasının kızı ile evlenmeyi kesinlikle reddeder. Kim ne söylese de, babasının ve amcasının beşik kertmesi sözleşmesini oğlu şık bulmaz.
“Amcakızının karım olmaktansa, kardeşim olarak kalmasını yeğlerim” diyerek bu konunun kapatılmasını ister.
“Bak oğlum, bu iş olmazsa ben ömrümün sonuna kadar kardeşimin yüzüne bakamam. Ona görünmemek için hiç dışarı çıkmadan mı durayım? Ya verilen söz yerine getirilir, ya da senin bu köyü terk etmen gerekir”
Diyerek, babası oğluna hiddetle söylenir ve bu sözlerin etkisiyle oğlunun ikna olacağı ümidiyle bekler.
Denga kararlıdır, fazla düşünmeden şu cevabı verir:
“İkinci şıkkı seçiyorum baba”.
Oğlunun sakin bir tavırla, köyü terk etmeyi tercih ettiğini gören babası, hemen fırlayıp ayağa kalkar ve gecenin geç vakti olmasına rağmen, karısına seslenir:
“Oğlana heybeleri hazırla!”
Bütün bu olup bitenleri zaten üzülerek izlemekte olan annesi, sessizce heybelere yolluk ve gerekli ihtiyaç malzemelerini yerleştirir. Annesiyle hüzünlü bir şekilde vedalaştıktan sonra meçhul bir sefere çıkan Denga’ya, çaresiz kalan ve köyün kenarına kadar oğlunu uğurlamaya çıkan baba şöyle der:
“Anne ve babanın dediklerini yapmaktansa yüreğine yular takmak, her yiğidin harcı değildir oğlum. Benim sözümü dinlemektense sana, aileni ve doğduğun köyü terk etmek daha kolay geldi. Ne yapalım kader böyleymiş…..” Bu sırada çok duygulanan baba, oğluna belli etmemeden bir ara yutkunarak gözlerini sildi ve yine sözlerine devam etti. “Sen büyük bir seferi göze aldın, bilmem bunun yüceliğinin farkında mısın, Allah bu yolda yardımcın olsun. Sana ne tür akıl verilebilir bilemem ama rahmetli babam çok tekrarlardı:
“Ana yolu da, baba dostunu da bırakma.”
Bu sözler uzun yıllardan beri çileli bir yaşam süren insanların hayat tecrübeleri ile kanıtlanmış, atasözleridir. Bu sözleri sen de kendi çocuklarına öğret. Bu öğütlerden sonra babası oğluna takip edilecek yolları tarif etti ve her köyde gibi bulunan baba dostlarının isimlerini verdi. Bu söylediklerini oğlu iyice anlamış mı diye tekrarlatmaktan da geri kalmadı.
“Hepsini anladım baba.” dedi oğlu, boğazında düğümlenen kısık bir sesle. Çünkü evden ayrılırken annesinin gözyaşları ve babasının anlamlı nasihatleri onu çok duygulandırmıştı. Ayrıca bir gece yarısı köyünden ayrılmak zorunda kalması da çok zor gelmişti. Bir ağlayabilse belki biraz rahatlayacaktı, fakat ağlayamazdı, çünkü o bir erkekti.
Babası, bir süre daha nasihatte bulunduktan sonra; “Yolun açık olsun oğlum.” diyerek sarılıp vedalaştılar. Bu durumda çok duygulanan Denga, adeta yıkılmıştı. Babasının durumu da oğlununkinden farklı değildi. Babasına veda ederek doğup büyüdüğü HİHATA köyünü terk eden, ya da terk etmek zorunda kalan Denga, “Madem köyden ayrılıyorum, gitmişken bari bir şehre yerleşeyim.” diye düşünür.
İmam Şamil’in dedesi Denga’nın, Gimri’ye nasıl ve ne şekilde ulaştığı konusunda değişik söylentiler var. Ben burada, küçük yaşlardan beri dinlediğim ve akrabalarımın Aşilta’da anlattıklarına yer vereceğim.
Denga, Andi Koysu nehrine paralel olarak giden bu yolun daha evvel babası ile birlikte gitmiş olduğu bazı köyleri biliyordu. Babasının tarifi üzerine nehir boyu aşağı inen bu yolu takip ederek yolculuğunu sürdürdü. Gecelemek için ise denk gelen köylerde baba dostlarını bularak konakladı.
Denga, nihayet Gimri (Genu) köyüne varır ve baba dostunun evini sorarak orada konaklar. Baba dostu ev sahibi, izzet ikramdan sonra sohbet arasında misafiri Denga’ya bu seyahatinin sebebini sorar. Denga ev sahibine, sefere çıkmanın sebebini bütün ayrıntıları ile hiçbir şeyi saklama gereği duymadan anlatır ve bundan sonraki niyetini de şöyle açıklar:
“Allah yazdı ise, şehre gitmeyi ve oraya yerleşmeyi düşünüyorum. Çalışarak nafaka temin etmek ve yaşam sürmek için kötü yer olmasa gerek şehir”.
“Bak oğlum şayet aklın yatarsa, bir fikir de ben vereyim sana. Hayatında hiç gitmediğin bir şehre gitmeden, birkaç gün bizim köyde kalarak, bu zaman içinde iyice düşün, aklın yatarsa buraya da yerleşebilirsin. Elimden geldiği kadar ben de sana yardımcı olurum, ev yapman için olsun, evlenmen için olsun, bu gibi işler için bizim de yardımımız olur. Elindeki zanaatın hünerini göstermek için sen de gayret et.” diye nasihatte bulunur.
Hakikaten de 3–4 gün Gimri’de kalan Denga’ya, güzel havası ve ılımlı iklimi ile çeşitli meyvenin yetiştiği ve cana yakın insanların yaşadığı bu köy cazip gelmişti. İyi bir demir ustası olan Denga, kısa sürede bu köye adapte olarak sanatını icra eder. Baba dostunun ve komşuların da yardımları ile işini kuran Denga, zamanla kendine bir ev yapar ve evlenir. İlk doğan oğluna, haneye bereket gelsin diye Peygamberimizin (SAV) isimlerinden olan ‘Muhammed’ ismini verir.
Aradan uzun yıllar geçer ve genç bir delikanlı olan Denga’nın oğlu Muhammed, baba mesleğini geliştirerek o da iyi bir demirci ustası olur. Gimri’ye komşu köy sayılan ve müşterisi olan bazı Aşiltalılar, iyi bir sanatkâr olan bu genç demirci ustasına köylerine gelmesini ve zanaatını orada icra etmesini teklif ederler. Bu teklifi cazip bulan Denga’nın oğlu Muhammed de gider Aşilta’ya yerleşir.
Aşiltalı Pirbudak’ın bir oğlu ve iki kızı vardı. Oğlu Ali, henüz 10–12 yaşlarında iken ağır bir hastalığa yakalanarak vefat eder. Evlenme çağına gelince büyük kızı Feride’yi aynı köyden Şah adında bir delikanlı ile evlendirir. Küçük kızı Bahu Mesedo’ya ise köyde demircilik yapan Denga’nın oğlu Muhammed talip olur. Bu hayırlı iş rast giderek kısa sürede evlenirler ve akabinde de Gimri’ye dönerek oraya yerleşirler.
1797 yılında Muhammed ile Bahu Mesedo’nun bir oğulları dünyaya gelir ve ona, genç yaşta vefat eden dayısının adını ‘Ali’ verirler. Küçük yaştan beri zayıf olan ve her türlü tedaviye rağmen hastalıklardan kurtulamayan Ali’nin sıhhat bulması için geleneklere göre, isminin değiştirilmesi bir çare olarak biliniyordu. Annesi Bahu Mesedo, genç yaşta vefat eden kardeşinin ismi olan ‘Ali’ isminin değiştirilmesini her ne kadar istemese de, oğlunun sıhhate kavuşacağı ümidiyle rıza gösterir. Zamanın âlimlerine, çocuğa ne isim verelim diye sorulduğunda; “Şamil” olsun demişler.
O zamanlar kimin aklına gelirdi ki, bu zayıf, cılız ve sıhhate kavuşabilmesi için isim değişikliğinden medet umulan bir çocuğun, geleceğin Dağıstan aslanı ve Kafkas kartalı diye anılacak Şeyh Şamil olacağını. Ve yine dünya çapında 19. yy’ın sayılı Liderleri arasında yer alarak, başta İslam âlemi olmak üzere bütün insanlık âleminin dünya durdukça hayranlıkla ondan bahsedeceklerini.
Dağıstan’ın İlk Lideri İmam Gazi Muhammed ile birlikte özgürlük harekâtında yer alan Şamil, bu etkinliğini Dağıstan’ın İkinci Lideri İmam Hamzat Beg’le de sürdürdü. İmam Gazi Muhammed’in 1832 yılında Gimri savaşında şehit olması ile Bayrağı alan İmam Hamzat Beg de 1834 yılında Hunzakh camiinde şehit olunca, 20 Eylül 1834 tarihinde Aşilta’da yapılan büyük kurultayda, Dağıstan’ın çeşitli yörelerinden gelen halk temsilcileri (Delegeler) Şamil’i, Dağıstan ve Çeçenistan İmam’ı (Lideri) seçtiler.
Batulil Muhamad – Aşilta – Dağıstan
İMAM ŞAMİL’İN EŞLERİ VE ÇOCUKLARI
Şeyh Şamil: Dağıstan’ın üçüncü İmamı (Lideri). 23 Ekim 1797 yılında Gimri’de doğmuş, 4 Şubat 1871’de Medine’de vefat etmiştir. Dağıstan halklarının Avar boyundan Muhammed ile Bahu Mesedo’nun oğullarıdır.
Fatımat: İmam Şamil’in ilk eşi, 1810’da Unsokul’da doğmuş, 1845’te Alusind’de vefat etmiş. Dağıstan’da meşhur yara hekimi olan Abdülaziz’in kızıdır.
Üç oğlu ve iki kızı olmuştur.
1- Cemalettin
2- Gazi Muhammed
3- Muhammed Şefi
4- Nafisat
5- Fatımat
Cavharat: İmam Şamil’in ikinci eşi, 1821’de Gimri’de doğmuş, 1839’da Ahulgoh’ta vefat etmiş. Oğlu Sait küçükken ölmüş.
Saidat: İmam Şamil’in üçüncü eşi, 1823’te Gazi Kumuk’ta doğmuş, 1870’te Medine’de vefat etmiş. İmam Şamil’in de hocası olan Şeyh Cemalettin’in kızıdır, Peygamber soyundandır.
http://www.daghestan.tr.gg/
İki kızı ve bir oğlu olmuştur.
1- Nacabat
2- Bahu Mesedo
3- Muhammed Kamil
http://wwww.daghestan.tr.gg/
Şuaynat: İmam Şamil’in dördüncü eşi, 1825’te Mozdok’ta doğmuş, 1876’da İstanbul’da vefat etmiş. Müslüman olmuş bir Hıristiyan’dır. Bir kızı olmuş.
1- Safiyat
Aminat: İmam Şamil’in beşinci eşi, 1835’te Çeçenya’da doğmuş, 1858’de boşanmış, çocuğu olmamış.
|